ÖZEL RÖPORTAJ: AYHAN ÖNCÜ / ÇANAKKALE
E-Mail: info@canakkaletravel.com
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İsmim Ahmet Demirkan. 1925 Çankırı doğumluyum. Rahmetli annemin rahatsızlığı sebebiyle küçük yaşlarda İstanbul’a göç etmek zorunda kaldık. İlk ve orta öğrenimimi İstanbul’da yaptım. İstanbul’da İstanbul Üniversitesi’nde Fizik Profesörü olan Ordinaryüs Profesör Salih Murat Uzdilek beni oğlu gibi severek sahip çıktı.1943’lerde üniversite sayısı çok azdı. O yıllarda takip ettiğim bir okul vardı. Bursa’da bulunan Orman Okulu’na pekiyi ile bitirenleri doğrudan sınavsız aldıklarını öğrendim. Pekiyi ile okulu bitirdiğim için buraya müracaat ettim ve kabul edildim. Fakat 1.350 TL kefalet senedi istiyorlardı. Bu konuda maddi imkânımız yoktu. İşte bana manevi babalık yapan İstanbul Üniversitesi’nde Fizik Profesörü olan Ordinaryüs Profesör Salih Murat Uzdilek sahip çıktı ve kefil oldu. 1944 yılında oradaki okulu bitirip Yenice Orman İşletmesi’nde Bölge Şefi olarak göreve başladım. Eşim Fatma Demirkan da yine benimle aynı doğumlu. 1925 yılında Çanakkale’de doğdu. İlkokulu İstiklal İlkokulu’nda okudu. Ortaokulu da Çanakkale’de tamamladıktan sonra Karşıyaka Öğretmen Okulu tamamlayarak öğretmen oldu. İlk öğretmenlik yeri de Yenice ilçesine bağlı Kalkım’da Engeci (Kayatepe) İlkokulu oldu. Eşimle de işte orada tanıştık.
Örnek bir aile yaşantınız var. 68 yıllık da evlisiniz. Bu gerçekten çok uzun bir süre. Bize tanışma hikâyenizi anlatır mısınız?
O yıllarda yani 1944’lerde eşim Fatma, Yenice’de Kalkım beldesi yakınlarında Engeci (Kayatepe) köyünde görevliydi. Bana da arkadaşlarım orada bir öğretmenin olduğunu ve ikimizin birbirimize uygun olduğunu söyledi. Bende tabii merak ettim. Görevim icabı o bölgeden geçerken ara sıra onu teneffüslerde çocukların yanında görüyordum. Sonra tanıştık ve 4-5 ay içinde de evlenmeye karar verdik. O köyde de nikâhımız kıyıldı. Senesini ve ayını çok iyi hatırlıyorum. 28 Temmuz 1947 yılıydı. Ardından Yenice merkezde ev tuttuk ve orada yaşamaya başladık.
“68 YILLIK EVLİLİĞİMİZ SÜRESİNCE BİRBİRİMİZİ HİÇ KIRMADIK”
1953 Yenice depreminde neredeydiniz? Deprem Yenice’de büyük hasana sebep olmuştu. Bize o günleri anlatır mısınız?
Eşim ve ben ikimizde o depremi çok iyi hatırlıyoruz. 18 Mart 1953 yılıydı. Büyük bir şans eseri sömestr tatili olduğu için biz Yenice’den Çanakkale’ye gelmiştik. Eskiden okullarda sömestr tatilleri 3 dönemdi. Akşamüzeriydi. Saat 19.00 civarı. Çok büyük bir sarsıntı oldu. Herkes evlerinden dışarıya çıkmaya çalışıyordu. Tabii depremin merkez üssünü o sırada bilemiyorduk. Yıkılan yerler vardı. Kısa bir süre sonra depremin merkez üssünün Yenice ilçesi olduğu söylendi. Ne yapacağımız şaşırdık. Evimiz Yenice merkezdeydi. Büyük bir şans eseri sömestr tatili sebebiyle Çanakkale’ye gelmiştik. Yenice yerle bir olmuş. Bir gün sonra Çanakkale’den Yenice’ye geri dönerek evimize gittik. Fakat 2 katlı evimizin tek kat halindeki görüntüsünü görünce şok olduk. Çünkü bina çökmüştü ve bir katı zemine gömülmüştü. Bütün ne kadar eşyamız varsa yok olmuştu. Sonradan 7,2 şiddetinde olduğunu öğrendiğimiz bu depremde Yenice’de yüzlerce kişi hayatını kaybettiğini öğrendik. Biz ise tatil sebebiyle Çanakkale il merkezinde olmamız sebebiyle hayatta kalmıştık.
Günümüzde yeni evlenen çiftler birkaç ayda dahi boşanabiliyorlar. Siz bu kadar uzun süre evli kalmayı nasıl başardınız?
Bu 68 yıllık evliliğimiz süresince birbirimizi hiç kırmadık. Birbirimize karşı hep anlayışlı davrandık. Birbirimizi dinledik. Ortak karar verdik ve ortak karar aldık. Bakın 15 yıl çocuğumuz olmadı. Ne o bana sitem etti, ne de ben ona. Gitmediğimiz doktorlar kalmadı. Allah sonra bize bir kız, bir oğlan evlat verdi. 15 yıl sonra önce bir kız çocuğum, ondan 4 yıl sonra da bir erkek çocuğumuz oldu. Bizce uzun süre evli kalmanın en önemli sebebi kişilerin birbirine sevgi ve saygılı olmasıdır. Bizde bu durum 68 yıldır devam ediyor..
Evlenmenizin ardından mutlaka diğer ailelerde olduğu gibi sizde de bazı sorunlar, sıkıntılar çıkmıştır. Nasıl bunların üstesinden geldiniz?
Bakın. İnanmayacaksınız ama 68 yıllık evliyiz. Aramızda en ufak bir tartışmamızın olduğunu bilmiyoruz. Bu da birbirimize karşı anlayışımızdan kaynaklanıyor. Keşke herkes böyle olabilse…
“EVLİLİKLERDE SEVGİ VE SAYGI ÇOK ÖNEMLİ”
Hiç aranızda kıskançlık olmadı mı?
Yok yok. Birbirimize güvenimiz olduğu için hiç birbirimizi kıskanmadık biz. Bizim sevgimiz 68 yıl önceki gibi şuan, aynen devam ediyor. Hiç azalma yok..
Evlilikte en önemli ve dikkat edilmesi gereken şey sizce ne?
Karşılıklı saygı ve sevginin olmasıdır tabii ki.. Özellikle saygı çok önemli. Halen biz birbirimizi sayarız. O bir şey yapacağı zaman bana sorar, ben bir şey yapacağım zaman ona sorarım ve ortak karar veririz. Bu olmazsa o evlilikler yürümez zaten.
Mutlu olmak için ille para gerekli mi sizce? Yani para olmadan da mutlu olabilir mi?
Bizce mutlu olmak için ille paranın olması gerekmiyor. Evlendiğimiz yıllarda o kadar da paramız yoktu. Fakat mutluyduk ve huzurluyduk. Bizim kesinlikle para hırsımız hiç olmadı. Çok paran olsa ne olacak? Allah yemek nasip etmiyor. Karnın doyuyor mu, sağlığın yerinde mi? Ona bakacaksın? Eğer bunlar varsa en büyük mutluluk bunlar olur.
Kısa sürede evliliklerin sona ermesinin, yani boşanmaların en önemli sebebi sizce ne?
Sanırız evlendikten sonra herkes kendi dediğinin olmasını istiyor. Dedikleri olmayınca da çiftler arasında uyumsuzluk yaşanıyor. Sonunda da anlaşmazlıklar oluyor ve boşanmalar yaşanıyor.
Son yıllarda bir moda başladı. Televizyonlarda evlilik programlarının sayısı artıyor. Evlenemeyenler televizyonlara çıkıp kendilerine eş arıyorlar. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Biz şahsen bu tür evliliklere karşıyız. Televizyonda bir araya gelip bu tür evlenmeler bize göre uygun değil.
“ATATÜRK’Ü YAKINDAN GÖRDÜĞÜM GÜNÜ HİÇ UNUTAMIYORUM”
Sizce görücü usulü ile evlenmek mi, yoksa birbiri ile tanışarak evlenmek mi daha iyi?
Anlaşarak, tanışarak evlenmek çok önemli. Fakat burada ailelerinde onayının olması şart. Böyle olduğu takdirde huzur olur. Aksi halde huzursuzluklar yaşanabilir.
Mutlu bir evliliğiniz var. 68 yıllık bu evlilik hayatınız boyunca mutlaka başınızdan unutamadığınız anılar da geçmiştir. Bunlardan bize birkaç tanesini anlatır mısınız?
1934-1935 yıllarıydı. Bende İlkokulu İstiklal’de okuyordum. O zamanlar papatyadan yelekler yapılırdı. Ablamda bana çok güzel böyle papatyalı bir yelek yapmıştı. O yeleği çok sevmiştim. Yeleğimi giyip öğretmenim Mürvet Bayar’ın elini öpmeye gittim. Öğretmenim yeleğimi görünce çok beğendi. “Fatma bu ne kadar güzel böyle bir yelek “ dedi. “Ablam yaptı öğretmenim” dedim. “Keşke benimde böyle bir yeleğim olsa?” dedi. Hemen ben yavaşça yeleğimi çıkardım ve oturduğum yere bıraktım. Dışarı çıktım ve eve doğru gitmeye başladım. Öğretmenim dışarı çıkmamın ardından bana seslenerek, “Fatma bu yeleği neden bıraktım” dedi. Ben de “Beğendiniz ya.. Size bıraktım öğretmenim” dedim. “Yok. O sana yakışıyor. Bana yakışmaz” dedi ve bana geri verdi. Çok sevindim. Çünkü bende gerçekten o yeleği çok sevmiştim. Öğretmenim yeleği geri verdiği için çok sevindim..
Bende (Ahmet Demirkan) Atatürk’ü yakından görenlerden birisiyim. İstanbul’da öğrenim görüyordum. İlkokul 4 veya 5. sınıftaydım. 1936’lı yıllardı. Kadıköy’de Feneryolu civarında istasyondan Fenerbahçe tarafına bir demiryolu makası vardı. Atatürk’ün orada köşkü vardı. Atatürk’ün treni de oradan geçerken makas değiştirme sırasında biraz duraksardı. İşte bizde orada onu görmüştük. Pencereden bize el sallamıştı. Yaklaşık 4-5 metre mesafemizdeydi Atatürk. O günü unutamam…
Evliliğiniz sırasında sizi en çok mutlu eden ve en üzüldüğünüz şey neydi?
Bizi en çok mutlu eden olay 15 yıl sonra ilk çocuğumuzun olmasıydı. Hanımın midesi çok rahatsızdı. Sürekli rahatsızlığını söylüyordu. Hatta öğretmen olduğu için bu sebeple bir iki gün okula da gidemedi. O yıllarda okuttuğu öğrenciler arasında Nil Molinas vardı. Onun babası da Dr. Hayım Molinas’tı. Öğretmeni okula gelmediği için Nil babasına durumu söylemiş. Birgün Dr. Hayım Molinas’ın muayenehanesinin önünden geçerken bizi gördü ve bizi içeriye davet etti. Eşimi muayene etmek istediğini söyledi. Muayene sonunda da bizim mutlaka bir ebeye görünmemizi istedi. Ben şaşırdım. Bunun üzerine Ebe Fitnat’a giderek eşimi muayene ettirdim. Eşimin 4,5 aylık hamine olduğunu söyleyince ikimizde şok olduk. Çünkü 15 yıl gitmediğimiz doktor kalmamıştı ve çocuğumuz olmuyordu. Buna da inanmak istemedik. Bunun üzerine Nisaiye (Kadın Hastalıkları) Uzmanı Fahri Ege’ye gittik. O da muayene etti ve eşimin hamile olduğunu söyledi. Bu bizi çok mutlu etti. 15 yıl sonra bir kız çocuğumuz oldu. Ardından 4 yıl sonra bir erkek çocuğumuzun daha olması bizi ikinci kez mutlu etti. En üzüldüğün şey ise Yenice Depremiydi. Bu depremde yenice’deki evimiz tamamen yıkılmıştı ve çok sayıda kişi hayatını kaybetmişti.
“UZUN YIL YAŞAMADA DENGELİ BESLENME VE YÜRÜYÜŞ ÇOK ÖNEMLİ”
Yaşınız 89’a ulaşmasına rağmen yine de dinçsiniz? Sağlığınızdaki bu dinçliği nasıl sağlıyorsunuz?
Biz öğünlerimizde azar azar ve çok çeşitli yemek yeriz. Fakat kesinlikle aşırıya kaçmayız. Özellikle sebze ve çereze önem veririz. Fındık, badem, incir ve cevizden her akşamüstü birer tutam yeriz. Düzenli kahvaltıya ve meyve yemeye de özen gösteririz. Tebii burada yoğurt ve sütü de unutmamak lazım. Birde çok uzun yıllar biz yürüyüş yaptık. Zamanla tabii yaşında getirdiği bir rahatsızlık sebebiyle artık yürüyemiyoruz ama bu yürüyüşünde bu yaşa gelmemizde etkisi oldu diye düşünüyoruz.
Günümüz gençlerine mutlu bir evlilik için neler tavsiye edersiniz?
Öncelikle birbirlerini sevecekler ve ardından da fikirlerine hürmet edecekler. Ayrıca çiftler birbirlerine saygılı olacaklar. Birbirlerine anlayışlı davranacaklar. Çifterden biri ayrı söyler, diğeri ayrı söylerse evlilikler yürümez.