thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Seçmen Küser Mi?
Tarih: 09-09-2018 09:09:00 Güncelleme: 09-09-2018 09:09:00


Dr. Gülfem Saydan Sanver kariyerinde çok önemli başarıları olan bir siyaset iletişim uzmanı. Siyasal iletişim ve seçim kampanyaları alanında gerçekleştirdiği çalışmalarla “Dünyanın En başarılı 100 Stratejisti” ödülünün de sahibi. Sanver aldığı ödüllerinin yanında; 2012 yılında Barack Obama’ya seçimi kazandıran ekibi İstanbul’a getirerek, bu alanda ilk uluslararası konferans düzenleyen isim unvanına da sahip.

 

Sanver geçtiğimiz günlerde T 24’de çıkan yazısında, 2019 Yerel Seçimlerinde belirleyici seçmen gruplarından birisinin “küskün seçmenler” olabileceğine dair ilginç bir görüş ortaya attı. Yazısında küskün seçmenin sandığa gitmeme olasılığını irdeliyor ve “Muhalefet partileri işin ciddiyetinin farkında mı?” diye soruyor.

 

Muhalefet partileri 24 Haziran seçim sonuçlarını sıradan bir yenilgi olarak kabul ettiler. Sadık seçmenin her zaman olduğu gibi, partisine yine sahip çıkacağını düşündükleri anlaşılıyor. Muhalif seçmenin yaşadığı, yenilginin çok ötesindeki travmanın farkında değiller. 24 Haziran seçimlerinde büyük bir beklenti yaratıldı, dolayısıyla düş kırıklığı da o oranda büyük oldu. Muhalefet partileri seçim sürecini iyi yönetemediler, sonuçları kontrol edemediler. Üstelik bunu; 2017’de yaşanan “mühürsüz oy pusulaları” sorunu nedeniyle, bu kez kendilerinden profesyonellik beklenirken yaptılar. Sergiledikleri tam bir beceriksizlikti. Adil Seçim Platformu daha ilk saatlerde çöktü. Tümüyle Anadolu Ajansı’ndan gelen verilere muhtaçken, Anadolu Ajansı’nın manipülasyon yaptığını söylediler. Sonrasında da seçim sonuçlarını kabul ettiler. Ancak neden “manipülasyon var” dediklerini de asla açıklamadılar, açıklayamadılar. Seçmen verdiği oya partisinin sahip çıkmadığını gördü ve yeni bir hayal kırıklığı daha yaşadı. Sanver yaşananların seçmende  “mağlubiyet duygusu ”nun çok ötesinde bir  “terk edilmişlik” duygusu yarattığını ifade ediyor. Bu tespit çok değerli.

 

Muhalefet partilerinin 24 Haziran seçim sonucu alındıktan sonra, seçmenle iletişim ihtiyacı duymadığını gördük. Yenilgi sorumluluğunu üstlenmediler, seçmenin duygularını anladığını ona ifade etmediler. Yaşananları yok saydılar. Bunlar hayati hatalardı. Bütün yaptıkları sadece sorunu zamana bırakmak oldu. Seçmenin bir süre sonra unutacağını düşündüler. Onun duygularına değer vermediler. Sanver’e göre; seçmenin bu duygularının geçeceğini düşünmek ve seçmenin yaklaşan yerel seçimlere odaklanmasını istemek, yaşanan “terk edilmişlik” hissiyatını daha da arttırdı. Bu tespit de çok değerli.

Sorun sadece beklentilerin gerçekleşmemesi ve onun yarattığı düş kırıklığı değil. Yönetimler sanki hiçbir şey olmamış gibi davrandılar. Sergilenen bu tavırlar sonucunda düş kırıklığı, kızgınlığa dönüşmüş durumda. Kendisini yalnız hissetmesi ve küsmeye dönüşmesi seçmenin suçu değil. Önümüzdeki seçimlerde oy verip vermemek seçmenin bileceği iş.  Muhalefet partileri seçmenden her türlü sonuca, her türlü düş kırıklığına karşın partilerine ve atadıkları adaylara oy vermesini bekliyorlar. 24 Haziran’ın seçmende yarattığı travmayı yok saymanın, onun küskünlüğünü anlamamanın ve ona el uzatmamanın akılla, izanla açıklanacak tarafı yok. Ayrıca, seçmen parti üyesi değildir. Ana muhalefet Partisi CHP’nin Ocak 2018’de üye sayısı yaklaşık 1 milyon 220 bindir. 24 Haziran milletvekili seçimindeki CHP’nin aldığı oy 11 milyon 349 bindir ve CHP üyelerinin oranı yüzde 11’in altındadır.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise CHP adayının aldığı oy 15 milyon 337 bindir ve CHP üyelerinin oranı yüzde 8’in altındadır. Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun küskünlere yaklaşımı gerçekçi değildir, dahası sorunu anlamamaktır.

 

Sanver yazısında siyasal iletişim literatüründe seçmenleri oy kullanmaya ya da kullanmamaya teşvik eden motivasyonlardan örnekler veriyor. Seçmenin istediği adayın kazanmasından alacağı manevi tatminin, verdiği oyun seçim sonucunu etkileyeceğini düşünmesinin öneminin altını çiziyor. Seçmenin siyasi sistemde söz sahibi olduğunu hissetmesini sağlamak gerek. Bu duygu durumuna göre; seçmen ya tercihini partizanca ortaya koyabiliyor ya da sadece vatandaşlık görevi olarak oy kullanabiliyor, hatta oy kullanmaktan kaçınabiliyor.

 

Muhalefet parti yöneticilerinin anlayamadıkları bir konu var. Oy vermek genelde ne tarafta olduğumuzu ifade eder. Ancak, Türkiye’de son dönemde muhalif seçmen oy verdiği partiyi ve onun politikalarını çok desteklediği ve adaylarını çok beğendiği için oy vermiyor. Muhalif seçmenin tek istediği iktidar partisi ve onun adaylarının seçilmesini engellemek. Bunu görmek ve anlamak gerek.

 

Seçmenin yaşadığı ruh hali, düş kırıklığı, terk edilmişlik duygusu ortada. Siyasal sistem kendisini devre dışı bırakıyorsa, seçmenin “kayıtsız” kalması çok doğaldır. Partisinin kendisini dikkate almaması, yaşananların hesabını vermeye yanaşmaması, üstelik onun iradesini yansıtmayan adayları karşısına çıkartması seçmeni ilgisiz ve isteksiz kılar. Böyle süreçlerde katılımın düşmesi de kaçınılmazdır. Muhalefet partilerinin lider ve yöneticileri; seçmendeki bu güvensizliği, bıkkınlığı görmek ve yenilginin sorumluluğunu üstlenmek zorundadırlar.

 

Muhalif seçmen partisine yabancılaşıyor, bunun sonucu kayıtsızlaşıyor. Çünkü “Yeni siyaset” üretemeyen, seçim yenilgisini kendi yetersizlikleriyle açıklamayan, seçmenini her seçimde düş kırıklığına uğratan bir muhalefet var Türkiye’de.  Bu çok ciddiye alınması gereken vahim bir durumdur. Çünkü Sanver, seçmen ile bağ kuramayan partilerin “yabancılaşma” tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylüyor. Seçmenin, duyduğu kızgınlığı göstermek ve kendisini bir türlü anlamayan, anlamak istemeyen partisini cezalandırmak isteyeceğinin altını çiziyor. Ona göre de bunun tek yolu sandığa gitmemek. Sanver başka önemli bir noktayı da işaret ediyor ve kolektif kararların bireylerin oylarını etkileyebilecek bir unsur olduğunu hatırlatıyor.

 

Muhalefet partileri deyince akla ilk gelen parti CHP. Bugün CHP’ye oy vermiş seçmenin yeni bir umuda ihtiyacı var. 24 Haziran gecesinden itibaren yaşanan “terk edilmişlik” duygusu, onu “küskün seçmen” haline getirmiş durumda. Kılıçdaroğlu’nun seçmeninin duygularını anlamaması, dahası onları Ak Parti’ye yönlendirmesi kabul edilebilir değil. CHP yerel seçimlerde başarı bekliyorsa; başta Kılıçdaroğlu olmak üzere, CHP yönetiminin “Politik Psikoloji ”yi acilen öğrenmesi, içselleştirmesi ve seçim stratejisini bu doğrultuda planlaması gerekiyor. CHP’nin yeni bir dile ihtiyacı var. Bunun için CHP yönetiminin zihinsel dönüşümü şart. Yapabilmeleri ise doğru bildiklerini terk etmelerine bağlı.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU

tuygan@hotmail.com    www.tuygancalkikoglu.com.tr



Bu yazı 12908 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI