thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Sorgulamak
Tarih: 05-08-2018 09:14:00 Güncelleme: 05-08-2018 09:14:00


Sorgulamak düşünmeye başlamak, yaşamı anlamlandırmak, kendi doğrularını bulmak ve ona göre yaşamak demek. Dolayısıyla merak etmeyi, araştırmayı, soru sormayı gerektirir. Kişi, ailesinin ve çevresinin dayattığı düşünceleri, inançları sorgulamadan olduğu gibi kabul ederse, kendi yaşamının kurallarını yaratamaz. Eleştirel düşünce sorgulamak için önkoşuldur.  Başkalarının doğrularıyla yaşamak istemiyorsak aykırı olmayı, yalnız kalmayı göze almak zorundayız.

 

Belirli düzeyde şüphe sorgulamak için gerekli. Yapmamız gereken sadece söylenenleri değil, kendi, düşüncelerimizin doğruluğundan da şüphe duymak. Ancak bu şüphe asla korkuların sonucu olmamalı. Söyleneni kabul etmeden önce şüphe duymak, araştırmak, incelemek sorgulama sürecinin aşamaları. Hepimiz günlük yaşamımızda insanlarla sözlü ya da sözsüz iletişime giriyoruz. İletişimin amacı öğrenmek, öğrenmek ise dinlemeye bağlı. Hepimizin geride bıraktığı bir yaşamı var; o yaşamın getirdiği bilgiler var, önyargılar var. Geçmişimiz dinleme kalitemizi etkiliyor. Ayrıca kişisel deneyimimiz dışında yüzyılların oluşturduğu bir insanlık kültürü var bizi etkileyen. Ne dinlersek dinleyelim, nasıl dinlediğimize bakalım? Dinlemek zor bir süreç, öğrenmek, hayata geçirmek kolay değil. Çünkü dinlerken, daha doğrusu dinlermiş gibi yaparken, düşüncelerimizi, önyargılarımızı, geçmişimizi, eğilimlerimizi, dürtülerimizi yansıtıyoruz. Bütün bunların yarattığı ”psikolojik gürültü” dinlememizi engelliyor. Zihnimizin sessizliğini sağlamadan dinleyip, öğrenmemiz mümkün değil. Bunun için dikkat gerekiyor. Konu üzerinde yoğunlaşmak, konuşmaya özen göstermek ve karşımızdakine önem vermek zorundayız. Düşüncelerine, dünya görüşüne, olaylara bakış açısına ait bir geçmişiniz olan kişiyle iletişimimizde onu yeterince dinlediğimiz söylenemez. Bu süreçte sağlıklı iletişim olanaksızdır. Çünkü gerçek anlamda bir iletişim ya da birliktelik için sessizlik gereklidir. Tüm benliğimizle; yüreğimizle, gözümüzle, kulağımızla karşımızdakini anlama çabasına girmeden zihinsel sessizliği oluşturamayız. Gerçek birlikteliği yaratan bu sessizliktir ve dinlemenin yanında kavrayışı da beraberinde getirir. Bu nedenle geçmişimizdeki tüm düşünceleri, çıkarımları bir kenara koymadan engelsiz dinlemenin mümkün olmadığını öğrenmemiz gerek.

 

İnsan hem bir birey hem de yaşadığı toplumun bir parçası. Benliğin çeşitli formları var. Güç, mevki, otorite arayışı, hırs bu formlara örnek olarak verilebilir. Zihin bunları örtmeye çabalasa da, bir fikre dayalı eylem benliğin bir formudur. Benliğimizde hem şiddet hem de huzur arayışı var.  Duygularımız karışık, zevk, nefret, korku, saldırganlık, zorbalık, kibarlık paradoksal biçimde bir arada. Dengesizlikler her yerde, herkeste değişik oranlarda da olsa yaşanıyor. Bunların yarattığı ıstırap, çelişki, çatışma, sıkıntı ve anlamsızlık var hepimizin yaşamına yansıyan. Kapana kısılmış gibiyiz, kurtulmak için daha fazlasını istiyoruz. Dahası bir kurtarıcıya ihtiyaç duyuyoruz, bulamayınca umutsuzluğu düşüyoruz, yılgınlık çöküyor üzerimize. Ancak tüm bu yaşananlardan kendimiz sorumluyuz. Düşüncelerinize, duygularımıza, davranışlarımıza karşı sorumluyuz. Karışık duygularımızın çelişkisini anlamadan, zevk peşinde koşan canlılar olarak yaşamı sürdürmenin anlamsızlığını kavramak zorundayız. Bunun için köklü bir dönüşüme olan ihtiyacımızı görmemiz gerek.

İnsanın çatışmayla geçen karmaşık bu mutsuz hayatı, hem dışsal hem de içsel olarak esaslı bir dönüşüme uğrayabilir mi? Temel sorun burada. Sadece dışımızdaki dünyada bir değişimden söz etmiyoruz. İçimizdeki değişimi nasıl yapacağız? Televizyon haber programlarının neredeyse tamamını oluşturan olaylara bir bakalım; Çoğumuz dengesiziz, şiddete yatkınız, hiç tanımadığımız insanları bırakın incitmeyi, katledebiliyoruz, çocukları taciz ediyor, tecavüz edebiliyoruz, hiçbir kural tanımıyor, kendi adaletimizi kendimiz tesis etmeye kalkışabiliyoruz. Bu patolojik durum münferit bir durum değil, her yerde, her yörede görülmekte ve ne yazık ki sıradanlaşmış vaziyette.

 

Yapabileceğimiz ne var? Bu soruyu kendimize sormak zorundayız. İnsan olarak ne yapabiliriz? Siz ne yapabilirsiniz? Ben ne yapabilirim?  Çözüm başkasında değil. Kendimiz ve dünyayla olan bir ilişkimiz var. Bunu anlamamız ve yüzleşmemiz gerek.  Bu yüzleşmeyi yaparsak ya büyük bir sertliğe ve benzeri durumlara yol açan derin bir çaresizlik içine düşeriz ya da sorumluluğun bir başkasına değil kendimize ait olduğunu anlarız. O zaman kendimize acımaz, başkasını suçlamayız. Çatışmadan, nefretten, şiddetten uzak kalabilmek, akıllı, mantıklı, sağlıklı yaşayabilmek ve dengeye ulaşabilmek. Yapmamız gereken bu.

 

Çoğunlukla ne yapmamız gerektiğini öğrenmek istiyoruz. Birileri bize bir şeyler öğretsin diye bekliyoruz. Birileri siyasal liderler, gurular, kanaat önderleri vs. olabilir. Ancak kendisine bir şeyler anlatılmasını bekleyen zihin öğrenme yetisinden yoksundur. Kafa karışıklığı yapan karışık duygular bizi bu karışıklıktan kurtaracak birini bulmaya zorluyor. Oysa farklı bir öğrenme türünü yaşama geçirmemiz gerek. Zihnimizin işleyişini sorgulamaya başlamalıyız. Meselenin özünü kavramak için zihnin özgür olup olamadığını görmemiz gerek. Bu herhangi bir psikolojik bir kalıba girmemektir ve çok şey talep etmek demektir. Çünkü bizler otoriteyi kabullenmeye şartlandırılmışız. Çünkü bu yaşamanın en kolay ve rahat yolu. Akıllı, uyanık ve farkında olan kişi bunları ret eder.

 

Sorgulamak, kabullenmemek, bir rehbere, bir sisteme, bir kurtarıcıya, bir guruya yönelmemek için özgür olmak zorundayız. Özgürlük sorgulama kapasitesine sahip olmak demektir. Başkalarının peşinden gitmek yerine; içsel sorgulamayı, araştırmayı, zihnimizin yapısını incelemeyi ifade eder. Uyum sağlamanın her çeşidi özgür sorgulamaya engeldir. Dinleme özgürlüğü üzerinde en fazla durmamız gereken mesele. Konuşmacının her söylediğini kabul etmek ya da ret etmeden önce kullanılan sözcüklerin yanında, sözcüklerin anlamını dinlemek. Yalnızca dinlemek. Bir yoruma, başka bir konuşmacıya göre değil, kendi aklımızla söylenen sözün doğruluğunu ya da yanlışlığını kendi başımıza bulabilmek.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU

tuygan@hotmail.com   www.tuygancalikoglu.com.tr 

Kaynak: Sorgulayan Denemeler, Bertrand Russel /  J. Krishnamurti Kitaplığı



Bu yazı 12098 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI