Poul Collard gençlerin yaratıcılığını ortaya çıkarmaya yönelik eğitim ihtiyacını dile getiren, Yaratıcılık, Kültür ve Eğitim Vakfı’nın kurucu direktörü. Geleneksel olmayan öğrenme ve öğretme modelleri üzerine çalışan bir uzman. Collard işverenlerin önemli bir bölümünün, ihtiyacı olan donanıma sahip çalışanları bulamadığını söylüyor. İlginç olan; işverenler bu açıklamayı yaparken, binlerce eğitimli gencin iş bulamaması. Arz- talep arasındaki bu dengesizliği kaldırmanın yolu çocuklara “yaratıcı zihin alışkanlıkları” kazandırmamızdan geçiyor. Çocuklar merak etmeli, ısrarcı olmalı, hayal etmeli, disiplinli olmalı ve ekip çalışmasına yatkınlık kazanmalılar. Bilmemiz gereken çok çarpıcı bir gerçek var; Bugün eğitim çağındaki çocukların yüzde 60’ının yapacakları meslekler henüz icat edilmemiş durumda. Bu gerçeği dikkate alarak, çocuklara yaratıcı olmalarını teşvik eden yeni bir eğitim sistemini hayata geçirerek onları geleceğe hazırlamamız şart.
Yaşadığımız dünya eski dünya değil; Dijitalleşmiş, yeni bir çalışma düzeni, yetkinlik ve donanım isteyen yeni bir dünya. Bu dünyaya uyum sağlamak bugünkü eğitim sistemi ile mümkün değil. Radikal biçimde değişmesi gerek. Öncelikle eğitimin niteliği artmalı. Niteliğin yanında, eğitim süreçlerinde yer alan tüm dinamiklerin eş zamanlı dönüşümü şart. Yaratıcı çocuklar yetiştirmek; öğrencilerden öğretmenlere, ana babalardan okul yöneticilere kadar herkesin işbirliği yapmasına bağlı. Akademik bilgilerin yanında, öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimini önemseyen, bunu destekleyen yeni bir anlayışa ihtiyaç var.
New York Üniversitesi’nden Prof. Selçuk Şirin veri analizi konusunda çalışıyor ve dünya çapında bir uzman. Bize ekonomik kalkınma için sıra dışı bir uyarı yapıyor; “ hayal kurun” diyor. Şirin’e göre çocukların yarısı hayal kurmuyor. Mevcut eğitim sisteminin ürünü yetişkinler de hayal kurmuyor. En büyük hayallerimiz ev/ araba sahibi olmak, doktor, mühendis, avukat olmak, zengin olmak vs. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) verilerine göre Türkiye, dünyadaki ilk kırk ülke arasında yer almıyor. Çocuklarımız matematik, fen bilgisi ve anadilinde okuduğunu anlamada çok yetersizler. Selçuk Şirin, mevcut eğitim sisteminde çocuklara verilen ev ödevlerini de sorguluyor. Fazla ödevin başarı getirmediğini gösteren çok güçlü kanıtlar olduğunu söylüyor ve ekliyor; “Ev ödevleri sınırlı olmalı, aksi takdirde çocuğu okuldan soğutmaktan başka bir işe yaramıyor. Başarılı sistemlerin ödevsiz sistemler olması tesadüf değil.” Şirin yaşayarak öğrenmeyi öneriyor; Çocukların tarihsel ören yerlerini yani doğal ve/ya tarihsel uygarlıklardan kalan değerli kalıntıları gezmesinin, yetişkinlerle diyalog kurmasının ve akranlarıyla bolca oyun oynamasının önemini vurguluyor. Çocukları erken yaşta kitapla buluşturmalıyız, sonrası zaten kendiliğinden gelecektir. Şirin beceri eğitiminde Türkiye’nin “berbat” durumda olduğunu ve en kötü olduğumuz beceri alanının eleştirel düşünme, problem çözme olduğunu da dile getiriyor ve ekliyor; “Elimizdeki beceri bazlı tüm verilerde hem dördüncü sınıf hem sekizinci sınıf hem de 15 yaş gençlerde yapılan pek çok uluslararası veri hep aynı şeyi söylüyor. Çocuklarımız 21. Yüzyıl becerilerine sahip değil.”
Türkiye ekonomisi uzun süre yerinde saydıktan sonra gerileme sürecine girdi. Orta gelir tuzağına düşmüş durumda diyebiliriz. Nedir orta gelir tuzağı? Kişi başına yıllık gelirin bir düzeye ulaştıktan sonra orada sıkışıp kalması, ileri gidememesi, durgunluk içine girmesidir. Küresel ölçekte kabul gören orta gelir düzeyinin karşılığı ise, kişi başı yıllık gelirin en az 10.000 Dolar olmasıdır. Gelişmiş ülkeleri diğer ülkelerden farklı yapan üretimlerinde kullandıkları yeni teknolojilerdir. Bu ülkeler üretimlerinde ileri teknolojileri kullanıyorlar. Bunun sonucu olarak da ürünlerini satabilmek için insanların peşinde koşmuyorlar. Tersine tüm dünyada insanlar bu son teknolojik ürünleri alabilmek için aylar öncesi sıraya giriyorlar. Bu ürünler katma değeri yüksek ürünler ve insanlar bunları fiyatlarına bakmaksızın alıyorlar. Gelişmiş ülke olmanın yolu katma değeri yüksek üretimden geçiyor. Katma değer üretim sadece sanayi üretiminde geçerli bir kavram da değil. Tarımda, hayvancılıkta, sporda, inşaatta, tekstilde yani ekonominin her alanında yaşama geçmek zorunda. Tarım ihracatında dünya ikincisi Hollanda’nın toprak büyüklüğü Konya ilimiz kadar. Başarısının temelinde katma değeri yüksek üretim yatıyor.
Markalaşmak, marka değeri yaratmak ürüne değer katmada çok önemli bir başka boyut. Küresel ölçekte tanınan markaların insanları nasıl etkilediği, talebi nasıl yönlendirdiğini görüyoruz. Bu nedenle şirketlerin nihai amacı artık kar değil, marka değerlerini maksimize etmek. Marka, ürünlerin satılmasında kuşkusuz en belirleyici faktör, ama asıl katkısı ürünlerin yüksek fiyattan satılmasına yaptığı fayda.
Türkiye’nin gelişmiş bir ülke olabilmesi Prof. Selçuk Şirin’in tanımıyla “hayal ekonomisi” ne geçmekle mümkün. Bunun için öncelikle eğitimin niteliğini artırmak zorundayız. Merak eden, hayal kuran, eleştirel düşünebilen çocuklar yetiştirmeliyiz. Kendilerine sunulan bilgileri kabullenmeden önce sorgulayan, gerektiğinde itiraz eden çocuklar. Çocukların gözlem yetenekleri yetişkinlere göre çok farklı olduğundan çevresindeki olayları çok farklı yorumlayabilirler. Çünkü hayal güçleri henüz sınırlandırılmamıştır, onlar için her şey mümkündür. Yaşadığı deneyimler yetişkinlerin hayal gücünü sınırlandırırken, çocuklar içim “imkânsız” diye bir şey yoktur, daha özgür düşünürler. Bu nedenle çocuğun hayallerini “mümkün değil” diyerek sınırlamak doğru bir yaklaşım olmaz. Tersine onu anlamak ve hayalinin nasıl gerçekleşeceğini düşünmek daha doğru bir yaklaşımdır.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk değerli bir eğitimci ve “vizyon belgesi” ile kamuoyunda yarattığı bir umut var. Bu belge pek çok dinamiğin katıldığı arama toplantıları sonucunda ortaya çıktı. Yaratılan bu umut hayata geçirilebilir mi? Vizyon belgesi anaokulu zorunlu kılıyor, öğretmen ve müdüre inisiyatif veriyor. Kararların verilerle belirlenmesini ve keyfi olmaktan çıkmasını öngörüyor. Tabi ki bu bir vizyon ve hedef 2023. Süreci nasıl yöneteceklerini birlikte izleyip göreceğiz. Eğer vizyon belgesi hedefine ulaşırsa, Türkiye gelişmiş dünya ile arasındaki uçurumu azaltabilir.
Tuygan ÇALIKOĞLU
tuygan@hotmail.com www.tuygancalıkoglu.com.tr