thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Saim Yavuz


Facebookta Paylaş









“Yerli ve milli” Çarşı Buluşması
Tarih: 30-12-2018 15:59:00 Güncelleme: 30-12-2018 16:00:00


“Şuur” bilmekten gelir.  Bilmenin bir zemine ihtiyacı vardır. Durduk yerde çıkmaz, olmaz. Bu zemin ya da bu kaynak insan beyninde bir yerdedir. “Şuursuzluk” beyinsizlik anlamına gelmez. Beyin vardır, ama “şuur” üretmiyor demektir sadece.  Üretmeyen beyinler başka beyinlerin ürettiklerini alır kullanır; düşünme zahmetine girmeden ki, onlarda zaten böyle bir zemin de yoktur. Geçmeden söylemek lâzım ki, üretilen her söz, kavram vb. her yerde her zaman ve her durumda geçerli olacak bir fikir, öneri, bilgi demek değildir. Ve bilgilenmekle, bilinçlenmek arasında da ciddi fark vardır. Bilgiyi alırsınız, koyarsanız hafıza deponuza. Beyin zemininizde düşünce üreten mekanizmanız varsa, bilgiyi tezgâhınızdan geçirip öyle kullanırsınız ki, bu “şuurlu” bir davranış olarak adlandırılır. Yoksa beyninizde bir tezgâh, bilgi ne zaman ağzınıza gelirse o zaman kullanırsınız ki, bu tür kullanımlar da “şuursuz” olarak adlandırılır. İlber Ortaylı “şuursuz”lar için kullanıyor galiba “cahil” tanımını, ama bence bu her iki hâlin de iyi ya da kötü bir yanı yoktur. Sonuçta bu hâller biz insanlara aittir, insanidir. Önemli olan Yunus’un dediği gibi “kendini bilmek”tir.

 

Bugünlerde afişteki logolardan Belediye ve Kent Konseyi’nin sahibi olduğu bir duyuru var vitrinlerde ve sosyal medyada:  Duyuru şöyle: “çarşı millidir, yerlidir, gelenektir/çarşı kardeşliktir, barıştır/çarşı bizimdir/çarşıda BULUŞALIM/29 Aralık Cumartesi 14.00-17.00”

 

Buluşalım buluşalım da, bu “çarşı” denilen şey ne zaman “milli ve yerli” oldu! Bir siyaset kurumunun ürettiği “milli ve yerli” kavramı olmadan önce bu çarşı, milli ve yerli değil miydi? Devam edersek; bunlar şimdi milli ve yerli olduysa bu kavramdan önce çarşı ne idi? Ya da “Burda 17”, “KİPA”  “TROY Park” milli ve yerli değil mi? Sorunlu bir kullanım kısacası ve bunu şimdilik geçelim…

 

Çarşılar dünyanın hiçbir yerinde milli ve yerli değildir. Tarih boyunca da öyle olmamıştır. Tabiri caizse dün de bugün de çarşılar “enternasyonal” olmuştur. Urfa’daki çarşı da, Trabzon’daki çarşı da, Bursa’da ve İstanbul’daki çarşı da dünya insanlarının ürettikleriyle ve dünya insanlarının alışverişleriyle yaratılan ve işleyen mekânlardır. “Milli ve yerli” çarşımıza bakalım neler var: Bankalar en görünür ve göze çarpanı çarşının, neredeyse hepsinde “milli” olmayan yabancı sermaye ortaklığı hatta sahipliği var. Alınıp satılan paraların içinde dolar da avro da, sterlin de var.  Büfelerde, yemekçilerde, giyim kuşam dükkânlarında, kuyumcularda, telefon bilgisayar spor mağazalarında satılan malların markalarına bir bakalım, üretildikleri yerlere bakalım; kimin malı kime satılıyor? Hangisi milli, ne kadar yerli? Çarşının binalarına bakalım. Sokağına bakalım. Aydınlatmasından tabelasına, zemininden duvarlarına, boyasından malzemesine, aksesuarına, altınına, gümüşüne kadar… Ne kadarı milli ve yerli? Tabii ki, çarşı bizim, ama “biz” kimlerden ve nasıl oluşuyor artık günümüz dünyasında. “Biz” artık Çanakkaleli, Türkiyeli olduğumuz kadar da aynı zamanda dünyalıyız. Dünya insanıyız. Nasıl ki Viyana çarşılarında, Londra, Kahire, Halep, Bangkok çarşılarında Türkiyeli insanın ürettikleri satılıyorsa, “bizim” çarşılarımızda da “yabancı” ülke insanlarının ürettikleri satılıyor, ama az, ama çok. Kurumlar, kuruluşlarımız dünya kurum ve kuruluşlarıyla yakın ilişki içindeler. Bilgi ve deneyim paylaşımı(alım-satımı), işbirlikleri her düzey ve düzlemde sürerken “milli ve yerli” gibi kavramları kullanırken hele hele, kendini sosyal demokrat olarak nitelendiren, “sosyalist enternasyonal”in üyesi olan bir partinin belediyesi kullanırken ağzından çıkanı kulağı duymalıdır. Olur olmaz sözlerin ve bunları olur olmaz kullananların peşine ise hiç takılmamalıdır.  

 

Bu kavramın (ve bunun gibilerinin) neyi ifade ettiği kavranılmadan, kullanılmasında bir “şuur” sorunu olduğu “çarşıda BULUŞALIM” duyurusunda açıkça görülmektedir. Hakkını yemeyelim, çarşıda milli ve yerli olarak yalnızca işportacılarımızın (simitçi, kestaneci, meyve sucu, cevizci, bir de piyangocular) olduğunu da söyleyelim.

 

Kent Konseyi böyle bir işi yapar mı, yaparsa nasıl yapar o da ayrı bir yazı konusu.



Bu yazı 20501 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI